27 Mart 2010 Cumartesi

Dişçi kabusum kanatlanıp uçuverdi...

Perşembe günü yapışık sahte kardeşim Sedoşumla doktor randevumuz vardı. Bir haftadır süren gribimiz yüzünden ancak perşembe gününe yetişebildik. Hastahanenin kapısında üçledik kendimizi. Aramıza Ayça'yı da alıp doktorun kapısını çaldık.
Çarşamba pazarına dönen suratımdan da anlaşılacağı üzere korkudan ha ettim ha edecem modunda, bi yandan kafamda binbir muzurluk, uzandım dişçi koltuğuna. Ama şöyle de bir durum var ki; bu blog yazma işi yüzünden resmen cahil cesareti sahibi oldum. Saftirik bebekler gibi avutuyorum kendimi; ay ben bu olayı nasıl da anlatırım blogumda, dur bi resim çekeyim... Normal şartlar altında ben o dişçi kapısından içeri adımımı atmazdım. Ve fakat kendimi sürekli gaza getiriyorum. Korkma kızım bak süper olacak. Bu deneyimini de paylaşacaksın :) Hay ben böyle iğneli, anestezili deneyimin içine ... cup diye atliyim. Bu blog sevdası yüzünden beni Fear Factor'de görürseniz şaşmayın.
Neyse efendim, derin dondurucudan hallice, sevgili doktorumuz Işıl hanıma da türlü muzurluklarımı yaptım en simpatik halimle. Her zamanki iğneyi görünce ayılıp bayılırım tehditleri. Genç doktorumuz yemedi bu tehditleri. Hatta ve hatta an itibariyle Stockholm sendromuna yakalanmış durumdayım. Stockholm sendromunun ne olduğunu bilmeyenler için; üstünkörü anlamıyla,"kurbanın celladına duyduğu aşk", detaylarıyla, tık tık tık tı... Ömrü hayatımda bu kadar makul bir doktora rastlamadım hiç. Kendisinin yüzü hiç gülmemekle birlikte, her an ne yaptığını anlatıp rahatlattı beni. Şimdi küçük bir soğuk hissi gelecek, şimdi biraz hava verip temizleyeceğim, şimdi kompozit dolduracağım, şimdi, şimdi, şimdi. Derken ben ne olduğunu anlamadan nurtopu gibi bir dolgum oldu. :)

Her zaman bembeyaz çürüksüz dişlerimle övünen benim de artık bir dolgum vardı nihayet :( Temizletme için de yeni bir randevu alıp sıramı Seda ve Ayça ikilisine savdım. Onlarda durum biraz daha vahimdi ama, yaklaşık yarım saatin sonunda üçümüz de uyuşuk ağızlarımızı da alıp evin yolunu tuttuk.

Su içme yetimi geri kazanmam yaklaşık 4 saatimi aldı. Sonunda güpgüzel puf poğaçalarla ödüllendirdik kendimizi. Ve mutlu son. Bir maceranın da böylece sonuna geldik. Ne iğne korkusu tanırım artık, ne yükseklik, ne böcek ne yılan ne çıyan.  Yaşasın deneysel blogculuk.

Saygılar sevgiler...

7 yorum:

  1. ben 3 haftadır kanal tedavisi oluyorum sen dolguları ihmal etme

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Fatma özen, geçmiş olsun.

    Sağlık mutlu keyifli hafta sonu geçirmeniz dileğiyle sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
  3. Özdencim; 1 tane dolguluk dişim vardı, temizlenip dolgu yapıldı. Derin çürük değildi. Şimdi 1 tanede çürümeye meyilli 20 yaş dişi var. Onu çektirmeyi düşünüyorum ama, henüz kesin kararımı vermedim :) İkimize de geçmiş olsun canım :)

    Belginciğim; çok teşekkür ederim. Sana da iyi haftasonları :)

    YanıtlaSil
  4. ben de surekli gele gide yendim bu fobimi, kanka oldum artik ignelerle aletlerle..

    gecmis olsun bu arada

    YanıtlaSil
  5. Teşekkür ederim kızlar :) Geçti gerçekten de. Hem de hiç acımadan. Biraz iğne acısı vardı ama o kadar :)

    YanıtlaSil
  6. Thanks for your personal marvelous posting!
    I quite enjoyed reading it, you are a great author.

    I will make certain to bookmark your blog and will eventually
    come back very soon. I want to encourage yourself
    to continue your great job, have a nice evening!

    my blog timex ironman heart rate monitor **

    YanıtlaSil

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts with Thumbnails