7 Ağustos 2011 Pazar

Karatay Diyeti (Bu sefer haddim olarak)

Haddim olarak çünkü ben yılların kronik şişkosu, okumadık diyet kitabı bırakmadım. Ne için hala ısrarla okuduğumu da pek bilmiyorum ama okumaya devam ediyorum. Geçen ay dienarda kitap rafında 1. sırada görünce vardır bi hikmeti deyip uzandım kitaba.



Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay'ın "Et, süt, balık, yumurta, tereyağı serbest! Kalori hesabı yok, uygulamak çok kolay!" sloganıyla yayınladığı kitap, içerik itibarıyle diğer diyet kitaplarından farksız. Yalnız en büyük fark, listelere bağlı kalmaması, yemek yedikten sonra vücudumuzdaki hormon hareketlerini, kilo almaya sebep olan nedenleri, çok karmaşık olmamakla birlikte, kocaman bir örgü şeklinde bize sunması. Verdiği tavsiyeler yabana atılır cinsten değil.

"Bu kitap, klasik bir diyet kitabı değil. Kibrit kutusu, iki yemek kaşığı gibi anlamsız ölçülerle insanı strese sokmuyor. Karatay Diyeti bir yaşam biçimi. Yıllardır pazarlanan beslenme balonlarını patlatıyor, doğru beslenmenin ne demek olduğunu anlatıyor.

Beslenme ile hücresel/hormonal fonksiyon bozuklukları arasındaki yakın ilişkiye odaklanan Prof. Dr. Canan Efendigil Karatay, kilo vermenin ABC’sini öğretiyor, hiç zorlanmadan zayıflamanın ve zayıf kalmanın sırrını açıklıyor.

Hepimizi yıllardır içinden çıkılamayan kısır döngüden, yani kilo verip geri alma korkusundan da kurtarıyor! Üstelik sürprizleri var. Onun siteminde kalori hesabı ya da diyet ürünlerin peşinden koşmak yok! Et, balık, süt, peynir, yoğurt, yumurta, tereyağı, bakliyat, turşu, sebze, meyve ve kuruyemişler serbest…

Kilo vermek ve verdiğiniz kiloda kalmak istiyorsanız; kilo verirken halsizlik, bitkinlik, isteksizlik ve yorgunluk hissetmeden, mutlu ve enerjik bir şekilde yaşamayı arzuluyorsanız; unutkanlık şikayetlerinden kurtulmayı, düşüncelerinizin berraklaşmasını ve yaptığınız işe kolaylıkla konsantre olmayı hedefliyorsanız bu kitap tam size göre…"


Kronik şişmanlara (en azimli diyet kitabı okurları), sağlıklı yaşamak isteyen normal kilolulara (ki sizden nefret ettiğimi aklınızdan çıkarmayın) ve sıfır bedenlere (corpse bride'lara) şiddetle tavsiye edilir. Sevgiler...

S*ktir Et (Yine haddim olmadan)

Genellikle kişisel gelişim kitabı okumaktan hoşlanmam. Mehmet Öz'ünkiler dışında. Ama bu kitabın yaşam şeklimin yazıya dökülmüş hali olduğunu hissettim. Yanılmamışım...



Efendim yazarımız bay John C. Parkin doğu ilmi öğrenimi görmüş ve yirmi yıldır bu konuda çalışmaktaymış. İtalyada Nefes Alan Tepe adında oryantal felsefe merkezi kurmuş ve düzenli olarak burda S*ktir Et dersleri vermekteymiş. Ve kendisi de bir blogger ------> Fuckitway

Kitap ne hakkında derseniz;
"Siktir Et Hayatta Hiçbir Şey Senden Önemli Değil
Siktir Et demek sizi iyi hissettirir. Mücadeleden vazgeçmek, ne hoşunuza gidiyorsa onu yapmak, çevrenizdekilerin sizin hakkınızda düşündüklerini umursamamak ve kendi yolunuzdan gitmek harika bir duygudur.
John C. Parkin’in bu komik ve ilham verici kitabı, Siktir Et demenin; Doğunun boş verme, vazgeçme ve bir şeylerin o kadar da önemli olmadığını fark ederek gerçek özgürlüğü bulma gibi ruhani fikirlerinin kusursuz bir Batı ifadesidir.
Siktir Et; şarkı okumak, meditasyon yapmak, sandalet giymek ya da tütün yemek gibi eylemler gerektirmeyen ruhani bir yoldur. Modern zamanın küfürlü söylenişiyle, Siktir Et, Batılıları şöyle bir sarsıp kendilerine getirecek, anlam dolu hayatlarımıza egemen olan stresi ve gerginliği ortadan kaldıracaktır.
Bu yüzden, bütün sorunlarınıza ve meselelerinize S*ktir Et demenin bir yolunu bulun. Hayatınızda yapmanız “gerekenlere” S*ktir Et deyin ve sonunda başkaları ne düşünürse düşünsün, neyi yapmak istiyorsanız onu yapın."

Siktir et, en derin şeyi söylemenin en küfürlü yoludur; rahatladığımızda ve hayatın akışına kendimizi bıraktığımızda, esas özgürlüğün tadına varırız.

Şahsi kanaatim; adam haklı beyler, bayanlar... Özgür günler dilerim efendim, saygılar...

Yeni üstbaşlık ve etiket "Kitap Yorumlarım" (Haddim olmadan)

Haddim olmadan deyip yine de yazmak da ancak benim gibi bilinçsiz bloggera yakışır. Biilinçsiz Blogger Güzel blog ismi. Neyse konumuza dönelim, ya da başlayalım.

Uzun süredir açmak istediğim bir üstbaşlık, kitap yorumu. Kısmet bugüneymiş efendim. Öyle tam bir kitap kurdu durumum yok ama ayda 3-4 kitap okumaya çalışıyorum. Zihni genç tutması babında.



İlk kitap; Room (Oda). Yazarı Emma Donoghue İrlandalı hanımefendi, çağdaş ve tarihsel kurmaca yazarı. Ayrıca sahne ve radyo oyunları ve edebiyat tarihi yazıyormuş. Oda 2010 tarihli. Türkiye basımı Şubat 2010 Doğan Kitap. Ayrıca New York Times 2010 yılının en iyi 10 kitabı arasında.

Bunca gereksiz ayrıntıdan sonra gelelim sadede (ki bu sadet bi kadın olarak beni son derece etkiledi). Anne sevgisi, evlat sevgisi, bi adama duyulan korkunç öfke, nefret ve bunların çok sade bir dille, son derece etkili anlatımı kitabı 2. kez okumama sebebtir.

"Beş yaşındaki Jack’e göre, Oda bütün dünyadır: Doğduğu, Anne’siyle birlikte yemek yediği, oyun oynadığı, Televizyon seyrettiği ve Dışarısı hakkında bütün bildiklerini öğrendiği yer. Yaşlı Nick’in geleceği akşamlar, Anne onu güvenle uyuması için Gardırop’a kapatır.

Oda Jack’in yuvasıdır, oysa Anne için burası yedi yıldır kapatıldığı zindandan başka bir şey değildir. Anne, azim ve beceri ve ana sevgisiyle, oğluna özel bir hayat yaratmıştır ama, Jack’in soruları çoğaldıkça, onun çaresizliği de artmaktadır. Yine de, asıl sorunlar Büyük Firar’dan sonra Dışarısı’nda beklemektedir onları… Jack’in yaratıcı, komik ve iç yakıcı sesiyle anlatılan Oda, sevgileri imkânsızdan sağ çıkmalarını sağlayan bir ana-oğulun güçlü hikâyesi."

Şiddetle tavsiye eder, güzel günler dilerim sevgili okur...

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts with Thumbnails