30 Aralık 2010 Perşembe

Fatmagül İstanbul'da

Evvet uzun bir aradan sonra yeniden merhaba!
Beni özlemiş olabilme ihtimalinize karşı hepinizi sımsıcak ve kocaman sarıp sarmalıyorum. Dile kolay tam iki ay olmuş yazmayalı hatta neredeyse üç ay. Uzun süre. Efem bu zamana kadar nerdeydim, neler yaptım, hepsini tek tek anlatacağım. En son yazım 4 Ekim tarihli Mr. G yazısı. Ekim ayı yoğun tempolu geçti. Taşındım. O kadar yorucuydu ki. Hiçbirşeye zamanım yoktu sanırım. Ekim sonunda, sanıyorum 27 ekimdi, İstanbula gittim. Sevgili arkadaşım Ersuncuğumun konseri vardı Peyote'de.
 Bu resimdeki yakışıklı bebek Ersuncuum :D O elektronik aletten kaldırmadı hiç kafasını. Boyun fıtığı olması yakındır.
Peyote ekibi böyleydi. İstanbul beni yağmurla karşıladı. Sırılsıklam olup kendimden geçtim :( Görüntü kirliliği için kusura bakmayın artık.

Ersundan sonra önce karaokeye gittik. Tabi önce bir posta daha ıslandık. Sonra da ses tellerimiz çatlayana kadar bağıra bağıra şarkı söyledik :)
a mulatto, an albino, a mosquito, my libido yeah :D

Sonrada sabahın üçünde Rıddım diye bi yere gittik. +18!!!
Genç ve süper yakışıklı adamın biri ufak bi striptiz şov yaptı. oy oy oy ne geceydi. Pascal Nouma'da ordaydı. Adam resmen bildiğin yakışıklıydı yahu :D Berhan domuşuğu yüzünden pek inceleyemedim kimseleri.. Zira striptiz yapan erkeği görmemem için gözümü kapatmak suretiyle fiziksel işkenceye maruz kaldım.

Sabah 6 da evdeydik. Uyandırma alarmım çalmaya başladığı için saati hiç unutmuyorum :) Tabiiki işkence bununla bitmedi. Sevgili anneciğim sabahın onunda uyandırma gafletinde bulundu beni. Ve sonrası flu :)

Sonra yakışıklı kankalarım süper bi kahvaltı hazırladılar da kendime geldim :) Ve durdurak bilmeden yeniden akşam oldu. Dışarı çıkma vakti geldi. Ha bu arada Gitana ve Jurate'den bahsetmedim. İki tatlı Litvanyalı bayan. İnanılmaz şekerlerdi. Eskaza "Nazdrovya" deyip kadeh kaldırdığım anda yüzleri garip bir hal aldı. Sonradan öğrendim ki ruslarla karıştırılmaktan nefret ediyorlarmış :) Neyse efem bu kez daha usturuplu kendimizi fazla dağıtmadan Kumkapı'da aldık soluğu.
Kumkapı İstanbul'da en sevdiğim yerlerin başında gelir. İki büyük aslan sütünün (ikincisi sadece Cengiz ve bana aitti) dibini görüp, kafalarımız en iyi noktada geceyi sonlandırdık. Sabah benim için kabusa döndü o ayrı. Sabah feribotunu kaçırdım. Sonra otobüsle Bursa'ya dönmek zorunda kaldım. Ama herşeye rağmen mükemmel zaman geçirdim. Yeni tanıştığım arkadaşlar, güpgüzel İstanbul görüntüleri yeteri kadar doyurucu oldu.

Bir yazının daha sonuna gelirken, devre etkilerini şöyle özetleyebiliriz;
  • Yağmurlu İstanbul'da taksi bulmak gerçekten mümkün değilmiş.
  • Bu İngilizler çocuklarını daha bebekken şımartmamaya ve eğitim vermeye başlıyorlar, saygı duydum.
  • Sema ve Fatoş teyze soo cool&sweet.
  • Berhan beni yellenerek uyandıran ve kaşı gözü yarılmayan tek insan evladı :)
  • Cengiz bildiğiniz ahtopot çıktı haberimiz yok.
  • Gitana; i like you so much but i guess i ll like your bro better than you lol ;)
  • Jurate; i miss you already :)
  • Ersun; dostum ama en çok senden hoşlanıorum. Boyuna dikkat muccaks 
  • Son nokta size ey sevgili okur; özlemişim yahu :) kisses a lot

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bunlar da ilginizi çekebilir...

Related Posts with Thumbnails